25 Eylül 2015 Cuma

18 Eylül 2015

Normalde bu yazıyı başlıkta belirtilen tarihte ya da en geç bir gün sonra mutluluğumu dizginlemeyi başarabildiğimde yazmalıydım. Lakin işler her zaman bizim istediğimiz gibi gitmeyebiliyor.

Hayatın biz fanilerin planlar yaparken tanrının gülümseyerek izlediğine dair tanımı aklıma geliyor bu gibi durumlarda. Cümle içerisinde geçen kalıp ve yakıştırmalara katılmasam da anlatmaya çalıştığı fikre katılıyorum. Benim günlük hayatta kullandığım şekli ise yıllar önce kısa süre yayınlanan Pusat dizisinden geliyor;

"Kısmetinde yoksa dayak bile yiyemezsin."

Net.

Bambaşka planlarım varken, 18 Eylül akşamı Panora'daki Serhat Kılıç Band konserine gitmek ister ve bunun için günleri hatta saatleri sayarken, kim bilir belki gerçek bir tanışma fırsatı bulabilme hayalleri kurarken, tam da o gün başıma gelen olaylar silsilesinin hayatımı altüst edip haftalarca beklediğim olayı kaçırmama neden olacağını tahmin edemezdim tabi ki.

Elbette pislikten kurtulmayan burnumu burada deşifre edecek değilim. Ancak mevzubahis problemlerin derin bir geçmişi olduğunu ve hala çözülmemiş olduğunu da eklemek isterim. Nasip kısmet sonuçta bu işler. -Bu kalıbı kullanınca insanların evlilik ile bir bağlantısı olduğunu düşünmesi ise ayrı bir tartışma konusu ve hayır, alakası yok.-

Aynı gün akşam saat 11.33'te -evet dakikasına kadar hatırlıyorum- konserin aklıma gelmesi ile uzun oturduğum yerden zıplayıp saate bakmam ve artık çok geç olduğunu farketmem ise paha biçilemez.

Sonuç olarak 18 Eylül 2015 benim için başarısızlıklarımı temsil eden bir tarih konumunda. Zannetmiyorum ki kolay kolay da çıksın aklımdan.

Burdan yetkili kişilere mesajım ise;

Serhat Kılıç yine gelsin, Serhat Kılıç Band bir konser daha versin. Bir şans daha. Lütfen.


Güzel günlerde görüşmek üzere..


EBS

4 Eylül 2015 Cuma

Robinson Crusoe ve Cuma

Bugün, 4 Eylül 2015 tarihinde aylardır beklediğim Robinson Crusoe ve Cuma filmi ülke genelinde sinemalarda gösterime girdi. Ben de iflah olmaz bir Serhat Kılıç hayranı olarak ilk gösterimi kaçırmadım elbette. Hafta içi ve sabah seansı olması hasebiyle koca salonda toplam 6 kişi izledik filmi. Ama açıkçası kalabalık dahi sayılır, şahsen tek kişi olacağımı düşünmüştüm.


Hayatımda ilk defa bir filmin ilk gösterimine girdim, değişik bir tecrübe oldu. Gerçi hayatımda ilk defa galaya da gitmek istemiş ve umutsuz bir çaba içerisine girmiştim davetiye bulabilmek adına ama olmadı maalesef. Olduğu kadar artık napalım.

Sevgili Robi'mizi şahsen pek beğendim. Gerçi muhtemelen bir yandan Cuma'yı canlandıran John Nyambi'nin oyunculuğu ile ilgileniyor olmasaydı efsane olacak bir karakter de çıkarabilirdi sevgili Serhat Kılıç ama bu hali de gayet güzel.

Nyambi, Cuma olarak beklediğimin üzerinde bir performans sergiledi. Acemiliği bazı noktalarda belli olsa da genel anlamda başarılı bir oyunculuk sergilediğini düşünüyorum.


Beyti Engin'in canlandırdığı Bay Viktor da değişik bir tat idi. Ancak filmin bir yerlerinde "Kandemiirr!" diye ünlemesini beklemedim değil.

Öte yandan, filmin kadın oyuncuları Damla Debre ve Ebru Yücel kanaatimce filmi aşağı çeken performanslar sergilediler. Dürüst olmak gerekirse her ikisi de hayatında ilk defa oyunculuk yaptığı belirtilen John Nyambi'den daha çaylak bir portre çizdiler kanaatimce.

Bir de Hakan Bulut'un Serhat Kılıç ile olan bağını merak ediyorum açıkçası. Önce "Benim Annem Bir Melek" sonra "Seksenler" şimdi de "Robinson Crusoe ve Cuma" da birlikte çalışmaları sadece bir tesadüf mü yoksa hakikaten bir bağ var mı acayip merak ediyorum.

Genel olarak filmi beğendim. Bayılmadım ama beğendim. Yakın zamanda arkadaşlarımın kanına girmek suretiyle Serhat Kılıç'ı dev ekranda bir kez daha görmek adına yine gitmeyi düşünüyorum filme. Hem belki gişe hasılatına biraz katkımız olursa gaza gelip yakın zamanda devam filmi çekilir. Kısa zamanda aşırı dozda Serhat Kılıç'a maruz kalıp altın vuruş yaparız.

Kısacası izleyin, izlettirin efem..


Güzel günlerde görüşmek üzere..


EBS