4 Nisan 2017 Salı

Sahne Ankara Tiyatro Festivali ile Açıldı!

Efendim malumunuz Serhat Kılıç Kasım 2014'te Ankara Oran'da Okul Serhat Kılıç'ı açtı. Açılışa ve Okul'a ait bilgilerimi şurada detaylandırmıştım. O günden bu güne kimi değişiklikler oldu elbette. En önemlisi Okul'u Ankara Oran'da bulunan Panora AVM'nin en üst katına taşıdılar ki bence isabet olmuş bir önceki yerlerine kıyasla. Ancak tek değişiklik bu değil. Serhat Kılıç yol arkadaşları ile beraber bir de sahne kurdu Panora AVM'de!


400 kişi kapasitesi, hem kendisi hem diz mesafesi geniş konforlu koltukları ile izleyiciye keyif veren şık bir sahne kurmakla kalmadı, bir de açılışını tiyatro festivali ile yaptı!

1-2 Nisan'da Sahne Ankara Serhat Nalbantoğlu yönetiminde, Behiç Ak'ın yazmış olduğu "Tek Kişilik Şehir" oyunu ile perdelerini açtı. Nisan ayı boyunca "Bir Delinin Hatıra Defteri", "Güneşin Sofrasında Nazım ile Brecht", "Basit Bir Ev Kazası", "Anlatılan Senin Hikayendir", "Adalet Sizsiniz", "Topuklu Terlik Süt Yapar", "Shirley", "Canım Kardeşim Müzikali" ve "Terör" oyunlarına ev sahipliği yapacak festival pek çok ünlü oyuncunun performanslarını başkente taşımış olacak.

Biletler Biletix'te!

Şahsımın ne denli iflah olmaz bir Serhat Kılıç hayranı olduğunu bilen can arkadaşlarımı yanıma katarak, hem Sahne Ankara'nın açılışını kutlamak hem de Serhat Kılıç, Benian Dönmez ve Gerçek Alnıaçık'ı sahnede izleme keyfini yaşamak için 2 Nisan'da salondaki yerlerimizi aldık. Bu kararımız için kendimizi ayrıca tebrik ediyorum zira uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştik.


Sahne Ankara "Tek Kişilik Şehir"i esasen bir İstanbul oyunu olarak çıkarmış, en azından oyun sonrası Gerçek Alnıaçık bu yönde bir beyanda bulundu. Ancak sık sık Ankara'ya geleceklermiş oyunu sahnelemek için. Dolayısıyla takip etmenizi ve tarihleri yakaladığınızda mutlaka gidip görmenizi tavsiye ederim naçizane. Oyuna dair spoiler vermek istemediğim için şiddetle önermekle yetiniyorum.

Üstelik sabırlı bir seyirci olup oyun sonrası fuayede biraz beklerseniz oyuncularla tanışma şansı da bulabilirsiniz! En azından bizim böyle bir şansımız oldu ki günün şahsım adına en tatlı anıydı Serhat Kılıç'la iki çift laf edebildiğimiz an. Söyleşilerini, dizilerini, filmlerini, oyunlarını, konserlerini, röportajlarını uzun süre takip edip soracak milyonlarca soru biriktirdikten sonra karşı karşıya geldiğimizde dut yemiş bülbül gibi kalmam ve "ailecek beğenerek izliyoruz" seviyesinde bir cümle kurmam ise paha biçilemez tabi o ayrı.


Günün bonusu ise Gerçek Alnıaçık oldu. Oyun sonrası bekleyen seyircilerle teker teker ilgilenen, çok içten, sevimli ötesi bir insan. Çektiğimiz selfiede bir kolunu omzuma dayayarak verdiği yılların pampası pozu ise efsane.

Sözün özü; Serhat Kılıç yine büyük bir işin altından alnının akıyla çıkmış, Sahne Ankara çok güzel olmuş!


Güzel günlerde görüşmek üzere..


EBS





25 Ocak 2017 Çarşamba

EBS vs Potansiyel Patron

Efendim daha önce de yazılarımda bahsettiğim üzere geçtiğimiz yıl kendi alanında fena sayılmayan bir İngiliz üniversitesinde master eğitimi almaktaydım. Ödevlerimi teslim ettim, diplomamı kaptığım gibi güzide memleketime dönerek iş aramaya başladım.


Memleket topraklarına ayak basmayı takiben 3. hafta ilk iş görüşmem için davet edildim. Ortanın üzerinde büyüğe yakın bir firma bir Salı gününe randevu verdi. Salı sabah arayıp Perşembe'ye, Perşembe bir sonraki Pazartesi'ye en son Pazartesi günü de Salı'ya attılar randevuyu bitti mi bitmedi. Salı günü 2'ye verdikleri randevuyu öğle saatinde arayıp 3'e kaydırdılar. Görüşme yapacağımız potansiyel patron (PP) kişisi de sağolsun ancak saat 4'te teşrif edebildi.

Peki benim derdim neydi de bu kadar bekledim?

Merak.


Kediyi merak öldürür derler de ben safi meraktan kalktım, gittim. Bu kadar nazlandılar sonunda ne çıkacak acaba diye. Hayır bu dediğim şirket memleket çapında kendince bilinen büyükçe bir şirket. Bu lakaytlık ile nasıl gelmişler bu seviyeye acaba?

Efendim bütün ertelemelerin müsebbibi patron kişisi şirkette arzı endam edene dek şirkete dair görüşlerim olumlu idi. Ortam rahat, çalışanlar sempatik.. Gel gör ki patron bütün büyüyü üfürdü rüzgarıyla.

CV'me göz atma zahmetinde bulunan beyefendi aynı inceliği online olarak sunduğum portfolyo için göstermemiş. Gösterebileceğim işlerimi sordu, online bulabileceği adresi tekrarladım, amiyane tabirle iplemedi. İşe başlarsam süpervizörüm olacak arkadaşa fikrini sordu. Henüz 20li yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim bu genç arkadaşın biraz eli ayağına dolandı kendisine yöneltilen direkt soruyla. Çok da olumluya yormamış olmalı ki PP, ne yapabildiğimi görebilmek için bir "ev ödevi" vermeye niyet etti.

Yanlış anlaşılmasın şirketlerin çalışan adaylarına test vs uygulamaları olağan bir durum ancak sunduğun portfolyoya gözucuyla dahi bakmadan buna kalkışmak en hafif tabirle absürd.

Allah'tan o esnada süpervizör kişisinin dili açıldı da "ev ödevi" ne gerek olmadığını ve şahsımın pozisyon için yeterli olduğunu yalnızca yürütülen projelere ve şirketin iş akışına dair bir eğitime tabi tutulmam gerektiğini bildirdi. Bunu makul bulan PP yanımızdaki İK personeline "Falancaya ne kadar veriyoruz biz?" diyerek üç aşağı beş yukarı aynı seviyede olacağımızı tahmin ettiğim Falanca kişisinin maaşını sordu. Gelen cevaba "Çok veriyormuşuz yaa" diye şaka yollu, nahoş bir yorum bildirdi.


Burada bir parantez açmak isterim, pozisyon için benim düşündüğüm miktarı sorduklarında Türkiye'deki piyasaya hakim olmadığım gerekçesiyle yanıtlamak istememiş, ısrar ettiklerinde de piyasanın çok da yüksek olmadığını tahmin ederek, uygun düşeceğini sandığım bir miktar söylemiştim. Bahsi geçen sayı ile benim talep ettiğim arasında dağlar denizler olduğunu belirteyim.

Ben seslendirilen miktara ne desem diye düşünürken PP bana dönüp "Falanca 2 yıldır burada çalışıyor, sıfırdan başladı, burada öğrendi yaptığı işi." derken ben de kendimi geliştirmek için verdiğim emeği, harcadığım parayı, şakaklarıma düşen akları düşünüp biraz daha yüksek bir ücret teklif edileceği beklentisine düştüm.

Zaten tam da bu sebeple "asgari ücret" dediğinde dalga geçiyor sandım. Küçümsemek için değil, hakikaten dalga geçiyor, şaka yapıyor sandım. Gırtlağıma kadar yükselen gülmeyi göz ucuyla gördüğüm ciddi suratlar sayesinde bastırabildim.


PP'nin açıklaması "Falanca 2 yıldır burada çalışıyor, biz sana onunla aynı maaşı veremeyiz" olduğunda suratına öyle boş bakmış olmalıyım ki "Öyle değil mi?" diye birkaç defa sormak suretiyle bana kendisini onaylattırmaya çalıştı.

Diğer tarafımda oturan süpervizör bu işin oluru olmadığının farkında biraz çırpınıp durumu düzeltmeye çalıştı. İK vatandaşı süklüm püklüm oturduğu yerde kaldı. PP suratıma baktı. Ben akademik ve profesyonel hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçerken kulaklarımda çınlayan "asgari ücret" sesiyle tam anlamıyla aptallaşmış vaziyette bakakaldım.

Toplantıyı bitirdik, çıktım.

Eve gelene kadar ruh halinden ruh haline geçiş yaptım. Sonunda vardığım yer "Beyin göçü böyle böyle oluyor işte" oldu. :P


Bu da böyle bir anımdır işte. Önümüzdeki görüşmelere bakacağız.

Güzel günlerde görüşmek üzere..


EBS

25 Eylül 2015 Cuma

18 Eylül 2015

Normalde bu yazıyı başlıkta belirtilen tarihte ya da en geç bir gün sonra mutluluğumu dizginlemeyi başarabildiğimde yazmalıydım. Lakin işler her zaman bizim istediğimiz gibi gitmeyebiliyor.

Hayatın biz fanilerin planlar yaparken tanrının gülümseyerek izlediğine dair tanımı aklıma geliyor bu gibi durumlarda. Cümle içerisinde geçen kalıp ve yakıştırmalara katılmasam da anlatmaya çalıştığı fikre katılıyorum. Benim günlük hayatta kullandığım şekli ise yıllar önce kısa süre yayınlanan Pusat dizisinden geliyor;

"Kısmetinde yoksa dayak bile yiyemezsin."

Net.

Bambaşka planlarım varken, 18 Eylül akşamı Panora'daki Serhat Kılıç Band konserine gitmek ister ve bunun için günleri hatta saatleri sayarken, kim bilir belki gerçek bir tanışma fırsatı bulabilme hayalleri kurarken, tam da o gün başıma gelen olaylar silsilesinin hayatımı altüst edip haftalarca beklediğim olayı kaçırmama neden olacağını tahmin edemezdim tabi ki.

Elbette pislikten kurtulmayan burnumu burada deşifre edecek değilim. Ancak mevzubahis problemlerin derin bir geçmişi olduğunu ve hala çözülmemiş olduğunu da eklemek isterim. Nasip kısmet sonuçta bu işler. -Bu kalıbı kullanınca insanların evlilik ile bir bağlantısı olduğunu düşünmesi ise ayrı bir tartışma konusu ve hayır, alakası yok.-

Aynı gün akşam saat 11.33'te -evet dakikasına kadar hatırlıyorum- konserin aklıma gelmesi ile uzun oturduğum yerden zıplayıp saate bakmam ve artık çok geç olduğunu farketmem ise paha biçilemez.

Sonuç olarak 18 Eylül 2015 benim için başarısızlıklarımı temsil eden bir tarih konumunda. Zannetmiyorum ki kolay kolay da çıksın aklımdan.

Burdan yetkili kişilere mesajım ise;

Serhat Kılıç yine gelsin, Serhat Kılıç Band bir konser daha versin. Bir şans daha. Lütfen.


Güzel günlerde görüşmek üzere..


EBS

4 Eylül 2015 Cuma

Robinson Crusoe ve Cuma

Bugün, 4 Eylül 2015 tarihinde aylardır beklediğim Robinson Crusoe ve Cuma filmi ülke genelinde sinemalarda gösterime girdi. Ben de iflah olmaz bir Serhat Kılıç hayranı olarak ilk gösterimi kaçırmadım elbette. Hafta içi ve sabah seansı olması hasebiyle koca salonda toplam 6 kişi izledik filmi. Ama açıkçası kalabalık dahi sayılır, şahsen tek kişi olacağımı düşünmüştüm.


Hayatımda ilk defa bir filmin ilk gösterimine girdim, değişik bir tecrübe oldu. Gerçi hayatımda ilk defa galaya da gitmek istemiş ve umutsuz bir çaba içerisine girmiştim davetiye bulabilmek adına ama olmadı maalesef. Olduğu kadar artık napalım.

Sevgili Robi'mizi şahsen pek beğendim. Gerçi muhtemelen bir yandan Cuma'yı canlandıran John Nyambi'nin oyunculuğu ile ilgileniyor olmasaydı efsane olacak bir karakter de çıkarabilirdi sevgili Serhat Kılıç ama bu hali de gayet güzel.

Nyambi, Cuma olarak beklediğimin üzerinde bir performans sergiledi. Acemiliği bazı noktalarda belli olsa da genel anlamda başarılı bir oyunculuk sergilediğini düşünüyorum.


Beyti Engin'in canlandırdığı Bay Viktor da değişik bir tat idi. Ancak filmin bir yerlerinde "Kandemiirr!" diye ünlemesini beklemedim değil.

Öte yandan, filmin kadın oyuncuları Damla Debre ve Ebru Yücel kanaatimce filmi aşağı çeken performanslar sergilediler. Dürüst olmak gerekirse her ikisi de hayatında ilk defa oyunculuk yaptığı belirtilen John Nyambi'den daha çaylak bir portre çizdiler kanaatimce.

Bir de Hakan Bulut'un Serhat Kılıç ile olan bağını merak ediyorum açıkçası. Önce "Benim Annem Bir Melek" sonra "Seksenler" şimdi de "Robinson Crusoe ve Cuma" da birlikte çalışmaları sadece bir tesadüf mü yoksa hakikaten bir bağ var mı acayip merak ediyorum.

Genel olarak filmi beğendim. Bayılmadım ama beğendim. Yakın zamanda arkadaşlarımın kanına girmek suretiyle Serhat Kılıç'ı dev ekranda bir kez daha görmek adına yine gitmeyi düşünüyorum filme. Hem belki gişe hasılatına biraz katkımız olursa gaza gelip yakın zamanda devam filmi çekilir. Kısa zamanda aşırı dozda Serhat Kılıç'a maruz kalıp altın vuruş yaparız.

Kısacası izleyin, izlettirin efem..


Güzel günlerde görüşmek üzere..


EBS

22 Mayıs 2015 Cuma

IELTS, IELTS for UKVI ve IELTS Life Skills

Efenim bu kadar kısa aralıkla yazmaya alışkın değilim lakin henüz girdim IELTS'e taze taze yazayım olanı biteni istedim.

IELTS dediğimiz arkadaş, yani International English Language Testing System, en kaba çevirisiyle Uluslararası İngilizce Dili Test Sistemi olup bildiğimiz İngilizce dil sınavıdır. Diğer sınavlardan farklılığı İngiliz işi olmasıdır. Bir de 3 çeşidi vardır ki bunlar başlıkta bahsettiğimiz üzere IELTS, IELTS for UKVI ve IELTS Life Skills olarak adlandırılır.

Yurtdışında eğitim almak isteyen kişiler okulun dil şartını sağlamak üzere IELTS'e girip sınav sonucunu hemen hemen her ülkede kullanabiliyorlar. Türkiye'de de bazı okullar direkt IELTS puanını kabul ederken YDS ile öğrenci kabul eden okul ve kurumlara girmek için IELTS puanının denkliği kullanılamamaktadır maalesef.

Vakti zamanında bu IELTS'in YDS denkliği varken güzel ülkemin güzide yöneticileri YDS saçmalığından kaçan kişilerin ilk durağı olan bu sınavın denkliğini kaldırmış ve cümle alemi YDS'nin insafına bırakmıştır. YDS'nin saçmalığına olan kalpten inancımın dayanağı bizzat şahsımdır efenim. Dünya standartlarında iyi derecede İngilizce bildiğim kanıtlanmış olmasına rağmen, "abartıyorlar yeaa" diyerek ilk ve son defa girdiğim YDS'de okul için gerekli 50 puan barajını aşamayınca birşeylerin farkına vardım diyelim.


Bizimkiler kaldırdı denkliği İngiliz Hükümeti'nin de eli armut topladı sanki, hah! Adamlarda yerleşim ve öğrenci vizesi gibi dil şartı gerektiren bütün başvurular için tüm diploma ve sertifikaların denkliğini kaldırıp IELTS şartı getirdi. Sonra da bu IELTS'i 3'e böldü.

İlki yıllardan beri bildiğimiz standart IELTS Academic ve General olmak üzere 2 seçeneği olup her ikisi de writing, listening, reading ve speaking olarak adlandırılan  4 bölümden oluşmaktadır. Sınav 2 oturumda gerçekleştirilir. Yazılı sınav olan ve listening, reading ve writing bölümlerini içeren ilk oturum yaklaşık 2 saat 45 dakika sürer. Sınav öncesinde adayların kimlikleri kontrol edilir ve fotoğrafları çekilerek imzaları alınır. Burada dikkat edilmesi gereken IELTS oturumlarına giderken 2 kimlik ibraz etme zorunluluğu vardır. Kişi ikinci bir kimliğe sahip değilse muhtarlıktan nüfus kayıt örneği almalıdır. İkinci bölüm olan speaking sınavı yazılı sınavdan 3 gün önce veya sonra olabilir. Bu da yaklaşık 15 dakika sürer ve sınav girişinde yine kimlik kontrolü yapılır. Şu sıralar sınav ücreti 425 TL ancak fiyatlar her yıl değişiyor dolayısıyla güncel fiyatları British Council'in sayfasından kontrol etmeyi ihmal etmeyin.

Bir diğer sınav IELTS for UKVI olup içerik olarak standart IELTS sınavı ile aynıdır ancak sınav süresince video kaydı alınır adayın. Bu format İngiltere Vizesi ile İngiltere'ye öğrenci olarak gitmek isteyen kişiler için zorunluluk olarak belirtilmiştir Nisan 2015 itibariyle. Bilindiği üzere uzun süreli öğrencilik amacıyla Tier 4 Vizesi başvurusu yapacak kişilerin en az B1 düzeyinde İngilizce bildiğini kanıtlaması gerekiyordu. İşte bu kanıt artık yalnızca ve yalnızca IELTS for UKVI ile yapılabilecek. Bu sınavın ücreti ise 870 TL olarak belirlenmiş şu sıralar lakin fiyatlar güncel olmayabilir dikkatli olun.

Sonuncusu ise IELTS Life Skills. Bu sınav temel olarak İngiltere'de tek başınıza kalsanız hayatta kalıp kalamayacağınızı ölçmek üzerine kurulmuş bir sınav. Yalnızca listening ve speaking bölümlerinden oluşuyor. 2 aday aynı anda sınava alınıyor ve kimi zaman birbirleriyle konuşmaları isteniyor. Ancak adaylar bireysel olarak değerlendiriliyor, birisinin yaptığı bir hata diğer adayın sonucuna etki etmiyor. Maalesef bu sınavın ücreti hakkında net bir bilgim yok.


Sınav detayları hazırlıkları için internette milyon tane site ve kaynak var. Bilgi almak üzere araştırırken bu bloga kadar geldiyseniz bu kaynakları da bulmak sizin için artık çocuk oyuncağı olsa gerek. Şimdiden başarılar diliyorum sınavda.

Güzel günlerde görüşmek üzere..


EBS

21 Mayıs 2015 Perşembe

Interrail Türkiye

Bugün bir tren bileti ile Avrupa turu yapmaktan bahsetmek istiyorum. Üstelik bunu yapan yüzlerce genci ve cesaret almak için takipçi olan binlercesini barındıran bir güzide Facebook grubundan da bahsedeceğim.


Efenim Interrail dediğimiz olay tam da yukarıda bahsettiğimiz gibi bir tren bileti almaktan geçiyor. Avrupa bildiğiniz gibi tren rayları ile örümcek ağı misali bezenmiş durumda ve kendileri de bundan pay çıkarmak, hem gençlere düşük bütçeyle gezmek görmek fırsatı vermek üzere Interrail bileti dediğimiz naneyi çıkarmışlar. Bu bilet, sahibine Avrupa'nın her ülkesinde mevcut bulunan trenlere sınırsız binebilme imkanı veriyor. Bir bu bileti bir de Schengen Vizenizi aldıktan sonra Avrupa'nın altını üstüne getirmemek için pek mazeretiniz kalmıyor.

Dikkatinizi çektiyse şayet para mevzundan bahsetmedim. Çünkü bu mevzu kişiden kişiye dağlar kadar farkediyor. Birisinin 1 haftalık gezi için ayırdığı bütçeyle bir diğeri 1 ay gezip üzerine para arttırabiliyor. Tamamen size ve standartlarınıza kalmış bir durum yani.

Interrail Türkiye ise bir gezgin; Bestami Köse tarafından seyahat etmek, Avrupa'yı gezmek isteyen kişilere yol gösterip yardım etmek üzere kurulmuş bir Facebook grubu. Oldukça mütevazı bir amaçla başlayan bu oluşumun bugünkü takipçi sayısı binlerle ifade ediliyor ve grup özerkliğini ilan etmek üzere şu sıralar bir köy kurmak peşinde!


Köy başka yazının konusu, bu yazının amacı grubu biraz olsun tanıtmak.

Gruptan yardım almak için illa ki Interrail yapıyor olmanız veya Avrupa'da olmanız gerekmiyor. Dünya'nın herhangi bir yerinde yardıma ihtiyacınız olduğunda, ki burada rahatsızlanıp ilaç aramaktan adres sormaya kadar oldukça geniş bir skaladan bahsediyorum, gruba girip yazabiliyorsunuz. Biri değilse biri mutlaka cevap veriyor. Etrafınızda, yakınınızda yörenizde gruptan birisi veya bir tanıdığı varsa yanınıza gelerek probleminizi çözmek için yardımcı da oluyor ve tüm bu çaba tamamen gönüllü!

Grup ayrıca pek çok yardım etkinliği de düzenliyor. Toplanılan kırtasiye malzemeleri ve kıyafetleri teslim etmek üzere hep beraber kalkıp Hakkari'ye Kars'a gidip bizzat öğrencilerle tanışıyorlar mesela.

Velhasılı kelam güzel grup Interrail Türkiye, güzel insanları barındırıyor içerisinde. Aşağıdaki linkten ulaşabilir, gruba katılabilir, neler döndüğüne bizzat şahit olabilirsiniz.

www.facebook.com/interrailturkiye

Güzel günlerde görüşmek üzere..


EBS

7 Mayıs 2015 Perşembe

Serhat Kılıç: Yeni Nesil Robinson Crusoe

Bakmayın yeni nesil dediğime oldukça eski aslında ancak başlığı nasıl atsam bilemediğimden öyle oldu.

Robinson Crusoe ve Cuma, Gürcan Yurt'un 90'lı yılların sonunda L-Manyak'ta çizmeye başladığı bir karikatür serisi. Sonradan kitaplaştırılan bu seri adından da anlaşılacağı üzere Daniel Defoe'nun ıssız bir adaya düşen adamın hikayesini anlattığı ünlü kitabı Robinson Crusoe'dan esinleniyor.



Serideki Robinson İngiltere'nin varoşlarında yaşayan bir serseri iken kendisini Cuma'ya İngiliz asilzadesi olarak tanıtan bir uyanık. Keyfine düşkün olan Robinson abimiz adada refah içerisinde yaşamak üzere değirmeninden şarap mahzenine kadar aklınıza gelebilecek herşeyi inşa etmiş. Yerli halktan Cuma'yı ise klasik İngiliz mantığı ile köleleştirerek her türlü pis işi yaptırmaktadır.

Seride bu kadar İngiliz lafı geçmesine aldanmayın yalnız, Robinson bütün İngiliz asilzadesi pozlarına karşın içine Türk kaçmış bir karakter. Arabanın önüne aniden çıkan ayıya levye ile saldıran bir tipten bahsediyoruz sonuç olarak.

İşte bu içine Türk kaçmış çakma İngiliz asilzadesi ile arkadaş görünümlü köle Cuma'nın hikayesi bugünlerde film yapılıyor. Yönetmenliğini serinin yazarı Gürcan Yurt'un yapacağı yapımda başrolde Serhat Kılıç ve John Nyambi var.

İki kafadarın aşık olduğu kızlar rolünde Damla Debre ve Ebru Yücel bulunurken kızların babalarını da Beyti Engin canlandıracak.


Diğer çalışmaları bir yana Robinson karakteri ile Uyanık Bar'ın Serji'si Serhat Kılıç'ın birbirine en yakın karakterleri olacak diye düşünüyorum. İçimden bir ses adadaki yalnız adam Robinson'u izlerken bol miktarda da Serji izleyeceğimizi söylüyor ya, görelim bakalım.

Daha önce Kış Uykusu'ndaki İmam Hamdi rolü için sakallarını uzatan Serhat Kılıç bu sefer de işbu proje için saçı sakalı salıyor bu günlerde. Başlarda kirli sakal, sonrasında baya baya sakal kendisine epeyce yakışırken iyice uzayan sakal ve saç pek gitmemiş kanaatindeyim naçizane.


Sonuç olarak yepyeni bir proje ile kamera karşısına geçecek olan Serhat Kılıç'ı bu sefer de Robinson Crusoe olarak Eylül 2015 tarihinde beyaz perdede izleyebileceğiz. Yani en azında filmin o tarihte vizyona gireceğini iddia ediyor yapımcı ve yönetmen, ben onların yalancısıyım.


Güzel günlerde görüşmek üzere,



EBS